İsrail’in 13 Haziran sabahı İran’a saldırmasıyla başlayan ve 12 gün süren savaş, 24 Haziran’da varılan kırılgan bir ateşkesle şimdilik sona ermiş gözüküyor.
Bu süreçte her şey çok hızlı ve öngörülemez şekilde ilerledi. ABD İran’a saldırdı, İran ise yanıtı Katar’daki ABD üslerini vurarak verdi. Her ne kadar ateşkes olsa da, uzunca süredir devam eden İsrail-İran gerginliğinin devam edeceği çok açık.
Devlet Bahçeli’nin öncülüğünü yaptığı ve 12 Mayıs’ta PKK’nın kendini fesih kararını açıkladığı yeni çözüm sürecinin bu yaşanan bölgesel gelişmelerden nasıl etkilenebileceği önemli bir soru işareti. Bahçeli’ye göre, İsrail’in hamlelerinin nihai hedefi, Türkiye’deki “Terörsüz Türkiye” süreci…
Peki, İsrail - ABD - İran çatışmasından Türkiye’deki mevcut süreç nasıl etkilenir?
Selahattin Demirtaş’ın 17 Haziran’daki açıklamasının anlamı ne?
DEM Parti - İmamoğlu görüşmesinin mesajı neydi? DEM Parti bu süreci nasıl götürecek? Süreçten demokratikleşme çıkar mı? Anayasa değişikliği olmadan bu süreç ilerler mi? Bunlar gibi pek çok soruyu Kürt meselesi, Kürt İslamcılığı, yerel yönetimler, bölgesel eşitsizlik, sınıf ve kimlik ilişkileri, dil politikaları, çatışma çözümü ve toplumsal barış inşası alanlarında çalışan, bu alanlarda çeşitli kitapları da olan Dr. Cuma Çiçek ile konuştuk.
İsrail-İran savaşında şimdilik ateşkes kararı geldi. Bu süreç ya da savaşın yeniden canlanması “terörsüz Türkiye” sürecini etkiler mi? Etkilerse nasıl etkiler?
Bu çok boyutlu bir soru. Yanıtlamak için de birçok noktayı gözetmek gerekiyor. Örneğin, sadece coğrafi açıdan bakarsak İran'ın tüm batı sınırı, Türkiye'nin ve Irak'ın Kürt coğrafyası. Dolayısıyla savaşın sürmesi durumunda Ağrı'dan Süleymaniye'ye kadar olan bölgede en azından bir göç durumu ortaya çıkacaktır.
Karşılıklı saldırılar yeniden başlasın ya da başlamasın, İran’ın zayıflaması, bölgesel dengeyi değiştirdi ve Türkiye - İran ve Irak - İran arasındaki ilişkilere zaten önemli etkilerde bulundu.
Ama bu etkinin yeni barış sürecini durduracak düzeye varmayacağı kanaati içerisindeyim. Çünkü Türkiye'deki Kürt meselesinde şiddete dönme ihtimali hemen hemen kalmadı. Zira, bu sürecin özgün dinamikleri var, örgüt açısından en az 35 yıllık gecikmiş bir silah bırakma kararı var ortada.
Neden gecikmiş bir karar?
Çünkü PKK, 1990'dan bu yana üç yüzlü bir kriz içerisinde.
İlki, ideolojik kriz. PKK, sosyalist bir hareket olarak ve Sovyetlerin etkisiyle ortaya çıkmıştı. Sovyetler çöktü, bu da örgütte ideolojik bir kriz yarattı.