Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çeşit çeşit komisyon vardır. 

Komisyonlar içtüzük değişikliği veya kanun ile kurulurlar. 

İhtisas komisyonları mesela… 19 tane. Plan ve Bütçe, Adalet, Anayasa en bilinenleri…

Bu komisyonlarda partiler adına uzman vekiller görev yapar. Bir yasa teklifi komisyona havale edildiğinde onu enine boyuna tartışır, sonunda uzlaşarak ya da uzlaşmayarak bir karara bağlarlar. Bir teklifin yasalaşması için öncelikle ilgili komisyonda kabul edilmesi gerekir. 

Araştırma komisyonları vardır. Partilerin teklifiyle, genellikle Türkiye’nin gündemindeki bir konu üzerine kurulur. Bunlar Meclis Genel Kurul kararıyla, belirli süre için, belirli başlıklarda ve sınırlı yetkiyle görev yaparlar. 

Uzmanları, konunun taraflarını dinlerler, sorarlar soruştururlar, sonuçta ortaya bir rapor çıkarırlar. Bu raporla konu hakkında Meclis adına tespit ve tavsiyede bulunurlar. 

Yakın zamanda kurulmuş araştırma komisyonlarına Bolu Kartalkaya’da 78 kişinin hayatını kaybettiği yangın, Nisan ayında yaşanan zirai don ve kamuoyunda “Yenidoğan Çetesi” olarak bilinen vakayı araştıranları örnek verebiliriz. 

Bütün bu komisyonlar, bu olayların ortaya çıkmasına vesile olan sistem bozukluğunu anlamaya çalışır. Ancak komisyon tavsiyeleri genellikle raporlarda kalır. 

Bugüne kadarki komisyon tavsiyeleri dikkate alınmış, gerekli adımlar atılmış olsa bambaşka bir Türkiye’den bahsediyor olabilirdik. 

Komisyonun afilisi 

En afili komisyonlar ise soruşturma komisyonlarıdır. 

Bunlar cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanların Yüce Divan’a gidip gitmeyeceklerine karar veren ağır abi tadında komisyonlardır. Geniş yetkileri olur. Bir çeşit Meclis mahkemesi gibi. Soruşturduğu kişiler sonunda gelir, burada savunma yapar. Muhalefete kalsa çok sık kurulması gerekir ama elbette iktidarın oyları baskın gelir, nadiren kurulur. 

En sonuncusu 17/25 Aralık soruşturmalarından sonra dört bakan hakkında kurulan soruşturma komisyonudur.

Özgün komisyonlar

TBMM Başkanı’nın daveti ile oluşturulan, özgün yapıya sahip bazı komisyonlar da parlamento tarihinde yerlerini almışlardır. 

1993 yılında dönemin Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un inisiyatifiyle, Anayasa değişikliği çalışmalarına hız kazandırmak için kurulan komisyon gibi. Cindoruk önce Meclis’te temsil edilen parti genel başkanlarını topladı, sonra da komisyon kuruldu. 

Köksal Toptan’ın başkanlığı döneminde, 2008’de Çocuk Hakları İzleme Komitesi kuruldu. Bu komite, 2012’de, Sağlık, Aile ve Çalışma Komisyonuna bağlı olarak tekrar oluşturuldu. 

2011’deki  Anayasa Uzlaşma Komisyonu da bir başka örnektir. Dönemin Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in girişimiyle birçok sivil toplum örgütü ve akademisyenin de katıldığı komisyon tam 25 ay çalıştı. Tam mutabakat arayışı sonucu toplam 60 maddede uzlaşı da sağlandı. 

Yaz tahtaya al haftaya misali…

Gelgelelim, bir konuya verilen önemi göstermek için kurulan komisyonlar hakkında, Ankara’da yaygın bir kanaat de mevcuttur.   

Bir işi komisyona havale etmek, çözümsüzlüğe havale etmek gibi görünür. 

Saatlerce, haftalarca, aylarca çalışan, süresi yetmeyip ek süreler alan, Türkiye sathında dinlemedik uzman, taraf bırakmayan, yetinmeyip gidip yerinde incelemeler, araştırmalar, soruşturmalar yapan bu komisyonların çalışmalarından “çoğunlukla” pek de somut bir sonuç alınamaz.