Benim her gün biraz gülmeye ihtiyacım var. Gündem, haberler, hayat o kadar yoğun ve çoğu zaman komik olmaktan o kadar uzak ki gülmek bayağı yemek içmek gibi yaşamsal bir ihtiyaca dönüştü benim için…

Yan Yana filminin fragmanını izlediğim günden beri vizyona girmesini bekliyordum, o gün geldiğinde kızlarım ve iki arkadaşımla sinemadaydık.

İki saat boyunca çok güldüm, çok eğlendim ve başka hiçbir şey düşünmedim.

Film bittiğinde grubun yetişkinleri ağız birliği etmişçesine “Ne kadar ihtiyacımız varmış buna, çok iyi geldi” dedik. Hatta minnettar hissettim diyebilirim.

Anladığım kadarıyla çok da yalnız değilim zira film ilk iki haftada bir milyondan fazla izleyiciye ulaşarak gişe rekoru kırdı.

Yan yana gülmenin dayanılmaz keyfi
Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrollerini paylaştığı Yan Yana, bir sinema salonunda toplaşan birbirini tanımayan insanların yan yana, diz dize, dirsek dirseğe izleyip güldüğü yerli komedi filmlerini ne kadar özlediğimizi hatırlatıyor.

Bana bunu hissettiren ekipten, çok nadiren röportaj veren Aziz Kedi ile Yan Yana’yı, ülkece nelere güldüğümüzü, Feyyaz Yiğit ile ortak üretim süreçlerini, geçtiği yolları ve hayatı konuştuk.

Siz yaptığınız işlerde hep çok seçicisiniz; herkese hitap eden, aşırı popülist işler yapma çabanız hiç olmadı. Yan Yana ise 70 yaşındaki annem için de çok eğlenceliydi, kızlarım için de… Bu kadar büyük bir beğeni dalgası bekliyor muydunuz? 

Bir kere benim piyasaya sunduğumuz bir ürün, benim ya da bir meslektaşımın bir işi hakkındaki öngörülerim çok kısıtlıdır ve çok cahilcedir. Tutar mı tutmaz mı, hiç bilemem. O kriterleri kafam almıyor. Dolayısıyla sorunuza yanıtım, hayır.

Çünkü bir şey beklemiyordum.

Feyyaz için de benim için de bir iş üzerinde çalışırken birkaç kriter var.

Bu iş, bu örnekteki gibi bir sipariş, bir rica, bir anlaşma ve bir ilk olmak kaydıyla başkasının hikayesini yapmak da olabilir, bizim bir anayasal kural olarak benimsediğimiz ve hep yaptığımız gibi kendi hikayemizi yapmak da olabilir.

İlk ölçütümüz şu: Biz kendimizi memnun ettik mi? Biz beğendik mi?

İkincisi, bundan daha iyisini yapabilir miydik?

Birincisinin cevabı evet, ikincisinin cevabı hayırsa o işle benim rabıtam kendi adıma kesilir.

Bir tesisatçı akşamları gündüz yaptığı işlerle “Bugün o lavabo nasıl patladı” falan gibi bir bağlantı kurmuyor muhtemelen.

Bu bizim için bir iş ve yaparken, hayal ederken, çalışırken, o sanatın ve zanaatın kurallarını işletmeye çalışırken anlamlı.

Elbette isterim ki hem seyirciyi kucaklasın hem ticari olarak başarı kazansın. Ama bir öngörü yapmak, işte elimde mouse ile gişe saymak falan bunlarda yokum. Duygusal bir bağ kurmuyorum. Bu da aslında geçmişten gelen bazı prensiplere bağlı. İşinle kendini ayıracaksın.

Peki sizce neden tuttu?

Birincisi, orijinal hikaye çok tatlı bir hikaye. Daha evvel sinema tarihinde yüz binlerce örneği olan Buddy Love/Buddy Movie.

İki arkadaş, iki zıt tip her zaman çalışan bir hikayedir.

Birden fazla doğal çatışma içeren bir hikaye; bir engelli - bir fiziksel olarak fit adam; bir zengin - bir gettodan gelme bir göçmen, bir yaşlı - bir genç vs. 

Bu doğru şekilde dizilirse çalışmaması imkansız bir hikaye.

Onun dışında rejisi, aktörleri çok iyi.

Orijinali dram tarafı daha ağır basan bir hikayeydi. Biz biraz da bilinçli olarak, seyircimizi de, şu dönemki ihtiyaçları da bildiğimiz için elimizden geldiğince o dramı ittire ittire biraz daha güldürebileceğimiz cepler bulmaya çalıştık.

Bu sebeplerdendir herhalde.

Yan Yana’yı izlerken, toplum bu kadar kutuplaşmışken, filmin mesaj kaygısız olması, hepimizi gülmede birleştirmesi, beraberce eğlenme hissi de çok iyi geldi bana. Bu planlı mıydı bilmiyorum.