
Fayn Haftalık’tan merhaba,
Yeni sıcaklar, yeni gözaltılar, yeni çözüm süreçleri ve aynı ekonomik atmosferle bir haftayı daha geride bıraktık.
Bu haftadan gündemimize sarkanlar arasında Süleymaniye’de gerçekleşmesi beklenen silah bırakma ve yakma töreni, Aziz İhsan Aktaş’ın tuhaf hikayesi, bizim büyük erkeklik sorunsalımız, edebiyatçıların yapay zekaya açtıkları savaş ve aşırı sıcaklarla mücadele var.
Hazırız, başlayabiliriz.
Türkiye’nin “hayırlı cumasına” doğru
Yeni nesil çözüm sürecinde 10 ayda silah bırakma aşamasına gelindi. Abdullah Öcalan’ın İmralı’da prompter kullanarak çektiği videonun ardından PKK’dan bir grup, 11 Temmuz Cuma günü Süleymaniye kırsalında silahlarını bırakacak. Bırakmakla da kalmayacak yakacak. Henüz ortada olmayanlarsa yasal düzenleme ve demokratikleşme adımları. Fayn Ankara muhabiri olanları, olmayanları ve olabilecekleri aktarıyor.

Hem örgüt yönetiyor hem de pişman herkesten
Ekim 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in gözaltına alınmasıyla başlayan CHP’li belediyelere operasyon dalgaları sürüyor. Hem de ne sürmek. Ülke her hafta en az bir güne bir şafak ya da gece yarısı operasyonuyla uyanıyor. Her şeyin üzerine inşa edildiği isim ise Aziz İhsan Aktaş. Aktaş’ın hayatı müthiş kırılma anlarıyla dolu. Kantincilikten AKP’li belediyelerin ve kurumların ihalelerini toplayan milyoner iş insanına geçmişliği var. Operasyonlar ve soruşturmalar sürecine de “suç örgütü lideri’ olarak başlamıştı. “Etkin pişman” olarak tahliye oldu. Lideri olduğu iddia edilen örgüt yargılanırken o ifadeleriyle olaya yön veren konumunda. Pişmanlığını bilemediğimiz ama etkinliği tartışılmaz bu ismi detaylı bir biçimde inceledik.

Rusya’dan mermilerle
Rusya Ulaştırma Bakanı Roman Starovoit görevden alınmasından saatler sonra başından vurulmuş halde bulundu. İntihar ettiği açıklandı. “Putin Rusya’sında intihar oranı ne kadar yüksek” diye de düşünebilirsiniz, “Rejim kendisine sırtını döneni yaşatmıyor” diye de. Eldeki verilere, geçmişte balkondan düşenlere, köpeğini gezdirirken vurulanlara, küt diye zehirlenenlere bakınca bize ikincisi hayatın doğal akışına daha uygun görünüyor. Strarovoit’in şüpheli ölümünü bu çerçevede inceledik.

Hatay’ı unutturmayacağız
“Unutmayalım, unutturmayalım” cümlesini çok sık kullanıyoruz ama sonra unutuyoruz. Hafıza hatırlayanlarla var olur ve bir politik duruş olarak hatırlamak, kolektif iyileşmenin yoludur. 6 Şubat depremlerinde en fazla hasar alan kentlerden olan Hatay’ı unutturmamayı amaçlayan projeler de hafızayı tesadüfe bırakmamaya çalışıyor. Bu değerli çalışmaları size hatırlatmak istedik.


Amazon.com.tr Prime Day fırsatları başladı!

Amazon’un 8-14 Temmuz tarihleri arasında sürecek Prime Day etkinliği başladı.
Prime üyeleri için amazon.com.tr'de on binlerce üründe kaçırılmayacak indirimler var.
Fayn kağıdı kalemi eline aldı, 2025 yazı boyunca ihtiyaç duyabileceğiniz fırsat ürünlerini tek tek listeledi.

Sıcaklarla mücadele starter packs
Yaz demişken iklim krizi ve rant odaklı betonlaşma sağ olsun, İstanbul’da yılın bu zamanları bir süredir atlatılacak zor bir sınav, çekilecek çile gibi. Mehtaplı latif geceler yerini mütemadi bir boğulma hissine bırakalı çok oldu. Apış araları ıslak, sinirler gergin.
Buyrun bir başlangıç paketi de sıcaklarla baş etmek için. En azından ruhunuz hafiflesin.

İnsanlar da coğrafyanın kaderidir
“Cennet vatanımız” diyoruz da dediğimizle kalıyoruz. Toplum olarak, ülke olarak eylemlerimiz sözümüzle aynı yönde gitmiyor. Ülkemizle, coğrafyamızla, doğamızla bağımız hiç olmadığı kadar zayıfladı. Ranta kurban giden yeşil alanlar, maden için tıraşlanan dağlar, çöpten geçilmeyen ormanlar… Hemen hemen hepsi bu bağsızlığın bir sonucu. Bu tabloya buruk bir bakış atan Zekiye Kaçak Bakırhan dünyanın en mantıklı sorusunu soruyor: Biz doğayla bağımızı tam olarak nerede kaybettik?

İyi ki doğdun Apaçık Radyo

Apaçık Radyo şu sıralar yayın hayatının 30’ncu yılını kutluyor. Bu 30 yılda ülkede iyi bir şeyler yapmaya çalışan pek çok insan gibi başlarına çeşit çeşit iş açıldı. Bu uzun soluklu mücadeleyi ve macerayı dinlemek üzere radyonun kurucularından Ömer Madra ve Yayın Koordinatörü Didem Gençtürk ile buluştuk. 30 yılın hikayesinden iklim meselesine, yeni yayın döneminden basın özgürlüğüne kadar birçok meseleyi gönlümüzce konuştuk.

Yapay yazar istemiyoruz
30’dan fazla dilde milyonlarca okuru olan, Türkiye’de de geniş bir kitle yakalayan “Empati Kraliçesi” lakaplı Jodi Picoult; Kızımı Kurtarın, Gizemli Nehir, Zindan Adası adlı romanları filme uyarlanan Dennis Lehane; fantazya ve politik alegori ustası, ülkemizde de Lanetli Yıllar serisiyle tanınan Gregory Maguire; en iyi genç Amerikalı yazarlar arasında gösterilen Lauren Groff, genç yetişkin kurgunun kraliçesi olarak bilinen, satış rakamlarıyla her ülkedeki yayıncısını güldüren Colleen Hoover; bugünlerde Türkiye’de satış listelerinin zirvesinde olan R.F. Kuang…
Bütün bu isimleri bir araya getiren konu yapay zekanın yazarlığı. Bu dev kadronun da aralarında yer aldığı 100’den fazla yazar yapay zekanın edebiyatı ve yazı işini götürdüğü yerle ilgili endişelerini açık bir mektup yazarak yayınevleriyle paylaştı. Bahsi geçen endişeleri, mektubu ve edebiyat dünyasındaki etkisini derledik.

Biri anlatsın hemen
nedir bu hipernormal?
“Hayat varsa umut vardır” derler ama Türkiye’de yaşayan insanların umutsuzluğa kapılmak için ortalama dünya insanına göre çok fazla sebebi oluyor. Biz umutsuzluğa kapılmayan taraftayız ama durumların ve kavramların da adını koymak istiyoruz. “Hiçbir şey ummuyorum, istek ve hayallerim de yok, çünkü gerçekleşmeyeceğini biliyorum” diyen ve çektiği acıda yerden göğe kadar haklı olan vatandaşlarımız bir süre sonra kendi köşelerine, dünyalarına çekiliyor. Çünkü bunu yapmazlarsa hayatlarına, sorumluluklarına devam edemeyecek duruma geliyorlar. Bunun bir adı var: Hipernormalleşme. Selin Öztunçman dünyanın son 50 senesini de özetleyen kavramı inceledi ve açıkladı.

Erkeklik hâlâ en çok erkekleri mi eziyor?
Erkek misiniz? Sağlık olsun. Ama iyi bir erkek, iyi bir insan olmak hâlâ elinizde. Biraz tetiklenir gibi olduğunuzu görüyoruz. Tetiklenmeyin. Zira konumuz toksik erkeklik, konuğumuz Prof. Dr. Tayfun Atay. Onunla 20 yıl önce yazdığı bir cümleyi 20 yıl sonra bir kez daha konuşmak için buluştuk. O zaman söylediği ve çok tepki çeken “Erkeklik en çok erkekleri ezer” cümlesi bugünün dünyasında ve erkeklik sorunsalında nerede duruyor diye sorduk. Konunun üzerine düşünesi olanların ilginç bulacağı cevaplar aldık.

Değer yargılarımız, evlilik kurumu ve ülke ekonomisi birleşince…
Ahlak Bekçisi’nde bu haftanın sorusu ilginç bir soru: Kendini birincil olarak feminist olarak tanımladığını söyleyen okurumuz evlendikten sonra da evin masraflarını eşiyle yarı yarıya paylaşmak istediğini söylüyor. Ancak eşi kendisinden daha çok kazanıyor. Bu noktada ya o eşinin masrafların daha büyük bir kısmını ödemesini kabul edecek ya eşi standartlarını daha aşağıya çekecek. Okurumuzun değer yargıları, evlilik kurumu ve yaşadığımız ekonomik ortam arasında sıkışan ahlaki açmazına Bekçi el atıyor.



Yeni Superman filminde, pelerinli kahramanımız Amerikan devletinin desteklediği kudretli bir ülkenin yoksul bir ülkeyi işgal etmesinin önüne geçmeye çalışıyor. Politik metaforlarla dolu bir süper kahraman macerasına hoş geldiniz. Doğu Yücel, sürprizleri çok bozmadan galadan bildiriyor.

Ayda 37 TL'den başlayan seçeneklerle Fayn'a abone olarak bağımsız yayınlarımızı destekleyebilir, her hafta yeni eklenen özel içeriklerimize sınırsız erişebilirsiniz.